-
1 изобиловать
о́зеро изоби́лует ры́бой — gölün balığı boldur
-
2 густо
sık,bol bol* * *sık; bol bol ( изобильно)гу́сто поли́ть макаро́ны со́усом — makarna üzerine koyu koyu salça dökmek
сли́ва гу́сто усе́яна плода́ми / цвета́ми — erik pıtrak gibi
цветы́ поса́жены о́чень гу́сто — çiçekler çok sık dikilmişti
гу́сто покрасне́ть — kıpkırmızı olmak, pancar kesilmek
••вре́мени у нас не гу́сто — разг. vaktimiz pek yok
-
3 широкий
geniş,enli; bol; yaygın* * *1) geniş, enli; açıkширо́кая у́лица — geniş cadde
широ́кая пло́щадь — geniş / açık meydan
широ́кая ткань / мате́рия — geniş / enli kumaş
широ́кая колея́ — ж.-д. geniş hat
2) (об одежде, обуви) bolэ́то пальто́ мне широ́ко́ — bu palto bana bol geliyor
3) engin, genişширо́кие сте́пи — engin stepler
наступле́ние на широ́ком фро́нте — воен. geniş cepheli taarruz / saldırı
4) geniş; uzunидти́ широ́ким ша́гом — uzun adımlarla yürümek
5) перен. geniş; yaygınширо́кие наро́дные ма́ссы — geniş halk yığınları
това́ры широ́кого потребле́ния — tüketim malları
широ́кие пла́ны — geniş planlar
широ́кие масшта́бы — geniş ölçüler / boyutlar
широ́кое испо́льзование чего-л. в медици́не — bir şeyin tıpta geniş ölçüde kullanılması
у него́ широ́кая нату́ра (о щедром человеке) — gönlü boldur
по́льзоваться широ́кой изве́стностью — yaygın bir şöhrete sahip olmak
••широ́кий экра́н — geniş perde
-
4 властвовать
hâkim olmak,hüküm sürmek,hükmetmek,yönetmek* * *hakim olmak, hüküm sürmek, hükmetmek ( господствовать); yönetmek ( управлять)••поли́тика "разделя́й и вла́ствуй" — "böl ve yönet" politikası
-
5 мастер
usta* * *м1) ustaма́стер своего́ де́ла — işinin ehli; erbap (-bı)
часовы́х дел ма́стер — saatçi
2) usta, üstat (-dı)ма́стера́ литерату́ры — edebiyat ustaları
ма́стер рома́на — roman üstadı
ма́стера́ высо́ких урожа́ев — ≈ (tarımda) bol ürünler elde edenler
быть ма́стером пера́ — usta bir kalemi olmak
ма́стер спо́рта (звание) — usta sporcu unvanı
3) ( на производстве) ustabaşı; formen••он на все ру́ки ма́стер — onun elinden hiç bir şey kurtulmaz
-
6 разрумяниться
сов.1) разг. yanaklarına bol allık sürmekона́ разрумя́нилась от моро́за — ayazdan yanakları kıpkırmızı oldu
-
7 уродиться
сов.1) ürünü... olmakв э́том году́ хлеб хорошо́ уроди́лся — bu yıl tahıl ürünü bol
свёкла не уроди́лась — pancar ürünü kıt
2) разг. çekmekуроди́ться в отца́ — babasına çekmek
См. также в других словарях:
işlemek — i 1) Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek 2) nsz İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı. M. Ş. Esendal 3) e İçine girmek, etkilemek, nüfuz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
EFAİM — Vâsi olmak, geniş olmak, bol olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
terkenmek — genişlenmek, bol olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
RUGL — Bir acı ot. * Sünnetsizlik. * Bol olmak, bolluk … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEFEYHUK — Geniş, bol olmak. * Çok konuşmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
üzerinden dökülmek — bol ve biçimsiz olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yetişmek — e 1) Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti. Ö. Seyfettin 2) Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak Bu giysi yarına yetişmeli. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük
gır geçmek — 1) bol bol konuşmak, çene çalmak 2) dikkat etmemek, aklı başka yerde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük